Suçlu ve Öfkeli
Gayet samimi, gayet içtendi söyledikleri. İki sene önce attığımız iki golün sayılmadığı, rakip futbolcuların kendini parçalamaktan sahaya kustuğu bir maç sonrası evine gidip kapıyı açan eşine ‘’bu sene de şampiyon olamadık’’ deyip o gece kalp krizi geçiren ve aramızdan ayrılan bir ağabeyimizi rahmetle andı Tolga. Rahat uyusun dedi ve ekledi: ‘’Mustafa ağabey huzur içinde uyuyordur ama bazı şeylere çanak tutanların ve bunlara sessiz kalanların yatacak yeri yok diye düşünüyorum’’.Sonrasında ne oldu? Sosyal medyadan takip edenler bilir. Tolga Zengin’e hakaret ve küfürler yağdıran bir taraftar profili gördük. Bekliyorduk da zaten yalan yok. Peki Tolga’nın kurmuş olduğu bu cümlede bir takım ismi, bir şahıs ismi, kurum ya da kuruluş ismi, şike veya teşvik kelimesi var mıydı? Bu öfke niye?
Neden bu ülkede televizyonda veya sosyal paylaşım sitelerinde bu tür cümleler söylendiğinde isim ya da cisim belli edilmemiş olmasına rağmen üstüne alınıp tepki göstermeye her an hazır olan bir topluluk oluştu. O topluluk ki rahat, umursamaz ve kendinden emin gibi davransa da ilk fırsatta neden sürekli kendini ele veriyor? Ben söyleyeyim. Suçluluk psikolojisi dediğimiz şeyin en açık tanımı budur işte. Denemesi bedava güzel kardeşlerim. Bu ülkede bu durumun özetini çıkarmak için herhangi bir sosyal paylaşım hesabınızdan ‘’bu ülkede şike vardır’’ yazıp gelen cevaplardaki eleştiri, hakaret ve küfürlerin renginden durum hakkında detaylı bilgi elde edebilirsiniz, çok zor değil.
Gelelim maça. Bana güzel bir gün kısaca nasıl özetlenebilir deseler Trabzonspor’un galibiyeti derim diye düşünüyorum. Bugün yaşadığımız duygu tam da bu sanırım. Müthiş bir futbol oynamadık, pozisyonlara girip rakibi ezemedik belki ama böyle bir sezon ve böyle bir maçta idare edecek kadar futbolla alınan üç puan, son yılların en karmaşık dönemini yaşayan Trabzonspor için tam anlamıyla ilaç oldu diyebiliriz. Tebrik ediyorum, gönülden kutluyorum kardeşlerimi.
Yalnız söylemeden geçemeyeceğim bir durum var boğazımda yumruk gibi duruyor kaç gündür. Gününde olmamayı, şanssızlığı, gol kaçırmayı ya da bu işi becerememeyi bir nebze olsun anlarım da maçın bitmesine yarım saat varken, değil futboldan, hayattan bezmiş, ruhsuz ve bir o kadar aciz ve amaçsız oynanan futbolu bu büyük Trabzonspor taraftarına kimse izah edemez. Söylemiş olduğum ruhsuz ve amaçsız gibi görünen durumun bu camiaya yakışmadığını söylemek, biz basit taraftarlardan daha çok o işin başındaki yönetici ve hocalara düştüğünü tabi ki biliyoruz ve gereğinin yapılmasını artık bir zahmet rica ediyoruz. Tek hedefin olan kupa için mücadele ettiğin Sivasspor maçında aslen ne Trabzonlu ne de Trabzonsporlu olan bir maç yorumcusunun ‘’anlamak mümkün değil, Trabzonspor 2-0 geride ama hala maçı almak için mücadele etmiyor’’ diye cümle kurması biz televizyon başında izleyenlerin zoruna gidiyor da o sahadakilerin yüreğini bile sızlatmıyorsa bu işin tabiatında yanlış olan bir şeyler var demektir kimse kusura bakmasın. Bir sezonu bitirip gelecek planları yapmaya başladığımız şu dönemlerde bu illetten bir an önce kurtulup, bir daha musallat olmaması için gerekenin yapılması tek dileğimdir.
Bu arada her ne olursa olsun, vaziyet ne kadar üzücü ve yürek burkucu olursa olsun bu büyük takım için ‘’acaba düşer mi’’ tereddütüne düşüp ciddi ciddi fikstür hesaplaması yapan siz değerli dostlarıma da, her dile getirdiğinizde olduğu gibi yine tebessüm ederek daha neler diyorum ve teessüflerimi bildiriyorum. Onlar kendilerini biliyorlar.
İki güzel söz ile sizi daha fazla sıkmadan yazıma son vereceğim.
‘’Hak edilerek kazanılan az bir şey, haksız olarak kazanılan çok şeyden daha iyidir.’’ (Hz. Muhammed )
‘’Haklı isen korkma, HAK seni korur.’’ (Hz. Ali)
Son olarak iki sene önce aynı tarihte oynanan Eskişehir maçından sonra kalbine yenik düşen Mustafa Çelik ağabeyimize tekrar Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum. Rahat uyu ağabey. Biz o sene şampiyon olduk. Yargı kararıyla tescillenmiş şampiyonluk her takıma nasip olmaz.
Saygılarımla.