Gül Çocuk
Zordur Trabzonsporlu olmak çocuk. Hiç dokunamadığın ve belki de hiç ulaşamayacağını bildiğin bir şeyin hayaline tutunmak. Sırayla, "Şu takımı tutanlar parmak kaldırsın" diye soran öğretmenin son sorusunda olmak, o soruya tek başına parmak kaldırmak ve "Peki büyüklerden hangisini tutuyorsun?" sorusuna maruz kalıp yine inatla aynı cevabı vermek.
Tüm arkadaşların o hafta galip geldikleri maçı ve attıkları golleri ballandıra ballandıra anlatırken yutkunup konuyu değiştirmek için çabalamak. Rengarenk sokağın tek bordo-mavilisi olmak. Attıkları golden sonra tuttuğu takımdan bir futbolcunun ismini bağıran arkadaşlarına karşılık, gol attıktan sonra bağıracak bir isim bulamamak. Her üç yılda bir şampiyon olan bir takımın peşinden gidip kolaycı olmak yerine hepsine inat hiç gerçekleşmeyen hayallerinin peşinden koşmak. Gelmesi için gün saydığın ve -o da sana bir başarının mükafatı koşuluyla sunulmuş- yılda sadece bir kere kendi şehrine ya da şehrine yakın bir yere gelen takımının maçından babanın omuzlarında teselli cümleleriyle ayrılmak…
Zordur Trabzonsporlu olmak çocuk. Sen, sana sunulan şatafatlı, süslü püslü oyuncakları reddedip kendi başına bir oyun kurmayı; sen, sana hazır sunulanla mutlu olmayı değil, kendi emeğinle yaptığın şaheseri ezmek isteyenlerle savaşmayı seçtin. Sen kafa tutmayı, isyan etmeyi, direnmeyi, güçlü diye haksızın yanında olmamayı, popüler diye özünden vazgeçmemeyi, düzene uymamayı, haklılığın verdiği gücü, sen zor olanı, akıntıya karşı yüzmeyi seçtin.
Sen başarısızlığa rağmen seninle dalga geçeceklerini bile bile herkese ve her şeye inat arkadaşlarının arasına formasıyla tek başına giren çocuk. Eve moralsiz gelen babanın yüzünü güldürmek için hiçbir şeyi umursamıyor gibi davranıp boynuna atlayan koca yürekli çocuk. Kurduğun hayalleri defalarca çalanlara inat hayallerinden asla vazgeçmeyen inatçı çocuk. Sen kalabalıktaki yalnızlık, sen sınıfındaki farklılık, sen sokağındaki istisna. Bu takımı neden tutuyorsun sorusuna "Çünkü renkleri güzel" gibi komik bir sebep sunmayan, tutkusunun sebebini anlatamayan, her tutkunun güzel ve zahmetli olduğunu bilip zahmetinden hiç şikayetçi olmayan çocuk. Kaldır kafanı artık yerden! Sil buğulanmış gözlerini ve dik dur. Giyin en sevdiğin formanı yine çık sokağa. Her zamanki gibi güçlü, her zamanki gibi isyankar. Her zamanki gibi gururlu, her zaman durduğun gibi mağrur ve onurlu. Arkadaşların belki konuyu değiştirecektir, konuyu sürekli Trabzonspor’a getir gururla. Gün senin günün unutma, utanma, dik dur ve savur bildiğin en güzel marşı sınıfında pervasızca. Korkma, sen senin hayallerini çalanlara inat korkusuzca sevdasının peşinden koşansın, dik dur, utanma. Tuttuğun takım yine kendini en güçlü sananların arasında korkusuzca. Bordo pelerinli, mavi şortlu hayali kahramanın uyandı uykusundan. Sen gül çocuk. Yeter gözlerini ovuşturduğun. İçine attığın tüm mutsuzlukların acısını çıkarırcasına haykır: Bordoooo!
