Sevdalar ölür mü hiç !



Yarım bıraktığı hararetli cümlesinin hemen ardından yere düşen yüzünü fark etti. Tedirgin bir ses tonuyla “Ne oldu Mustafa abi?” dedi. Bembeyaz olmuş yüzünü yerden kaldıran Mustafa kızarmış buğulu gözlerini Kazım’ın gözlerinin içine kilitleyerek titreyen bir sesle cevap verdi: “Gelene bak.” Yüzüne düşmüş saçlarını geriye doğru savurup gözlerini kısarak uzaktan ona doğru koşarak gelen çocuğa odaklandı Kazım. Boğazına oturan yumruyu yutkunarak itiverdi geriye doğru. Zorlukla çektiği nefesin ardından kendi duyabileceği bir ses tonuyla bırakıverdi dudaklarından. Kemal Onur !

    Hiç bilmediği bir yerde kaybolmuş yalnız bir çocuğun bir akrabasına rastlamışlık heyecanı ve telaşıyla kendisine doğru koşuyordu çocuk. Yanağından süzülen damlayı kendine doğru koşarak gelen çocuğa belli etmeme telaşıyla son bir hamleyle sildi gözlerini. Çok zaman da almadı öz abisine koşar gibi koşan çocuğun Kazım’ın yanında bitivermesi. Önünde durdu ve dikildi. Simsiyah gözlerini Kazım’ın gözlerine dikip sağ eliyle alnına düşen saçını yukarı doğru kaldırdı, oldukça heyecanlı, oldukça meraklı ve biraz utangaç bir yüz ifadesiyle “Ben de geldim Kazım abi.” dedi. Kendisini artık taşımakta oldukça zorlanan dizlerinin üstüne çöktü ve çocuğun göz hizasına geldi. Toparlak yüzünü avuçlarının içinde sıkıştırıp iki kızarmış yanağını da bir babanın evladını öptüğü gibi koklaya koklaya öptü. Kollarını kocaman açtı ve “Kemal’im” diyerek bedeniyle sarmaladı çocuğu.

    Ayağa kalktı. "Kemal bak, bu Samet ağabeyin. O da bizim gibi hastaydı. Tedavi görürken bile doktordan özel izin alıp maçlara giderdi." cümlesi Samet’in gülme sesiyle kesildi. "Bak bu Mustafa amcan. Hatırlıyor musun? Şampiyonluğu kaybettiğimizi sanıp kalbine yenilmişti." dedi işaret parmağıyla Mustafa’nın mütebessim yüzünü göstererek. "Bak bunlar kardeşlerin Bade ve Hasan Emre, onlar da hastaydı hatırlıyor musun?" Sessizlik...

    Derin bir sessizlik. Kafasını kurcalayan bir şey olduğu yüzünün her halinden belli olan çocuk saçlarını okşayan Kazım’ın yüzüne bakarak sordu sorusunu: “Neden bizi anlamadılar abi?” Çocuğun aradığı cevabı bulmanın zorluğunu çeken Kazım’ın imdadına yetişir gibi girdi söze Mustafa gülerek: “Bu yüzden Trabzonsporlu olmadık mı oğlum?” Çocuk meraklıydı. Yüzünün her halinden belliydi sorularının bitmeyeceği. Konuşmayı henüz yeni öğrenmiş küçücük bir çocuk gibi hiç susmadan sıralıyordu sorularını. "Neden Mustafa amca neden? Neden kimse kendisini bizim yerimize hiç koymadı ki? Benim mutluluğumdan daha mı önemliydi saçma inatları? Şampiyon olmuş olma ihtimalimiz neden bu kadar korkuttu ki bu insanları? Başarısı kendi ülkesi tarafından kabullenilmeyecek kadar kötü insanlar mıydık biz? Neden bir kere dahi olsa acaba haksızlık mı ediyoruz diyemediler? Birlik olup karşımızda duranlar neden birkaç dakikalığına da olsa kendilerini Trabzonsporlu gibi hissedip bizi anlamaya çalışmadı? Abartmayın dedikleri bu basit oyun bir çocuğun hayata tutunan son umutlarından daha mı önemliydi Mustafa amca? Mutlular mı ki? Vicdanları rahat mı yani? Müzelerindeki teneke pas tutmuş vicdanlarındaki yaradan daha mı huzur verici gerçekten? Benim hayallerim onların çocuklarının sevincinden daha mı değersizdi?" ... Sordu. Sordu. Sordu. Susmuyordu çocuk. İçine biriktirdiği tüm soru işaretlerini savurdu cesurca. Cevap bulamadığı sorularının ardından oluşan sessizliği “Biliyor musun Kazım abi, bu hafta kaleci Onur abimin elinden tutarak maça çıkacaktım.” dedi üstündeki imzalı formayı düzelterek. Çocuğun sorduğu sorulara cevap verememenin çaresizliği bıçak gibi saplanmıştı içlerine. Bu kasvetli havayı bir an önce dağıtmak isteyen neşeli genç Samet tebessüm ederek kulağına eğildi Kemal Onur’un: “Biz de buradan izleriz kardeşim.” dedi kısık bir sesle. Daha birkaç dakika önce kafasındaki sorulara cevap bulamamanın üzüntüsünü yaşayan çocuğun kocaman siyah gözlerinin içinde güller açmıştı adeta. “Siz maçları izliyor musunuz gerçekten?” diyerek sıktığı yumruğunu savurdu boşluğa coşkuyla. “İzlemez olur muyuz evlat, sevdalar ölür mü hiç?” dedi Kazım, kucaklayıp kaldırdı ve omuzlarına aldı çocuğu. Gözlerini kamaştıran o sonsuz ışığa doğru yürüdüler.

    Bu yazı gerçek karakterlerin kurgusal bir hikayesinden ibaret olup Trabzonspor sevdasıyla sonsuzluğa uğurladığımız tüm taraftarlarımıza adanmıştır. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.



 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol